Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Özener, enerjinin birikmesiyle depremin büyüklüğünün doğru orantılı olacağını söylerken, depremin zamanının billinemeyeceğine dikkat çekti.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, olası Marmara Depremi’ne ilişkin, “Ne kadar çok enerji birikirse, depremin büyüklüğü daha fazla olacaktır. Bilemediğimiz tek şey; ne zaman? Şimdi burada bu sohbeti yaparken de olabilir ve olursa 7’nin üzerinde olur, kimse de şaşırmasın ama bu deprem 5, 10, belki 50 sene sonra da olabilir. Ama depremin bugün olmasıyla 50 sene sonra olması arasında enerji farkı olacak. 7’nin üzerindeki herhangi bir deprem Marmara’da yıkıma ve can kayıplarına yol açacaktır.” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün, Kalkınma Bakanlığı, Japon Kalkınma ve İşbirliği Ajansı’nın desteğiyle yürüttüğü Marmara Bölgesi’nde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Afet Eğitimi Projesi’nin (MARDim) sonuçları açıklandı.
Prof. Dr. Özener, bu kapsamda düzenlenen basın toplantısında çalışmaya ilişkin bilgi vererek, projenin 5 yıllık uzun soluklu bir araştırma olduğunu dile getirdi.
İlişkili Haberler
Marmara’da daha önce bu yönde çalışmalar yapıldığını ancak bu projeyle Marmara Denizi’nin ilk kez bu kadar detaylı incelendiğini vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
“Marmara Denizi hepimiz için önemli bir deniz. Kuzey Anadolu Fayı, Bingöl Karlıova’dan başlayarak yaklaşık bin 500 kilometre yol katederek Marmara Denizi’nden geçiyor ve tarihte 1939’da Erzincan depremiyle başlayan bir deprem serisi var. Bu dönemde Marmara Denizi’nin içerisinde kırılmayan bir bölüm var ve sismik boşluk olarak adlandırdığımız enerjinin biriktiği bir bölüm var. Bununla ilgili yapılan çok önemli bilimsel çalışmalar var. Bu projenin özelliği 5 yıl sürmesi. Marmara Denizi’nin tabanına sürekli gözlem istasyonları kurmamızdır. Marmara Denizi, ilk kez bu kadar detaylı incelendi. 0,2 büyüklüğündeki depremleri kaydedip, fayın farklı segmentlerinin özelliklerini inceleme şansımız oldu.”
Tarihsel süreçte Marmara Bölgesi’nde yaşanan depremlere değinen Prof. Dr. Haluk Özener, bölgenin deprem açısından yoğun bir alan olduğunu söyledi.
Özener, Marmara fayı hakkında ortaya birçok görüşün atıldığını, kendilerinin de bu projeyle Marmara Denizi’nden geçen fayın tam kalbine koydukları cihazlarla daha çok fayın özelliğini anlama şansı elde ettiklerini anlatarak, şöyle devam etti:
“Buradan çıkan en önemli nokta; fayın, Adalar’ın kuzeyinden Tekirdağ’a kadar olan kısmında bütüncül tek bir özellik taşımadığını, farklı kesimlerinde farklı davranışlar gözlemledik. Tekirdağ ile Silivri arasında daha yoğun sismik aktivitenin olduğunu, bununla birlikte burada bir atma hareketini gözlemlediğimizi, böylelikle o kısmın görece olarak diğer parçaya göre daha az risk taşıdığını, asıl risk taşıyan bölgenin Silivri’den Adalar’ın kuzeyine kadar olan bölge olduğunu söyleme şansımız var. Ama bu risk şöyle demek değildir, keşke bu projenin sonunda size şöyle bir şey söylesek, ‘Marmara’da deprem olmayacak, Marmara’da risk azaldı.’ Marmara’da her zaman risk var, Kuzey Anadolu Fayı’nın batı kesiminde 99 depremi var, 1912 Şarköy Mürefte depremi var. Arada kırılmayan bir parça var. Ama bunun tek parça kırılmasıyla, parçalı olarak kırılması arasında enerji açısından büyük farklılıklar oluyor. Dolayısıyla deprem büyüklükleri konusunda farklı öngörülerimiz olabilir.
Ama bu hiçbir zaman deprem dolayısıyla olacak hasarların minimize olacağını, hasar olmayacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla buradan bilimsel çıktılar, özellikle karar vericilerin önlem alması bakımından çok büyük önem taşımaktadır. Yani fay parametrelerini, özelliklerini öğrendik. Daha sonra bu fay özelliklerine göre olası tsunami alanlarını çıkardık. Dolayısıyla fay, tsunami modeli ve nerelerde, nasıl tsunami olabileceğine baktık. Ayrıca üçüncü grubun çalışmasında zemin özelliklerine, yapı stoklarına bakarak seçilen pilot bölgelerde deprem sonrası olabilecek hasarları tespit etme şansımız oldu. Bu çok önemli. Bu bilgileri her yere uygulayabilirsiniz. Biz örnek olarak Zeytinburnu ve Tekirdağ için yaptık bu çalışmayı ama elimizde bunu yapacak kapasite var. Arzu edildiği takdirde tüm Marmara için bu çalışma yapılabilir.”
“TEKTONİK OLARAK AKTİF BİR BÖLGEDE YAŞIYORUZ”
Prof. Dr. Haluk Özener, proje kapsamında afetin zararlarından korunmaya yönelik yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tektonik olarak aktif bir bölgede yaşıyoruz. Anadolu bloku her yıl 2,5 santimetre kadar batıya hareket ediyor. Bunun anlamı, bu bir enerji biriktiriyor. Şunu söyleyebiliriz, depremin nerede olabileceğini yaklaşık olarak söyleyebiliyoruz, Marmara Denizi’nde olacağını söylüyoruz. Yaklaşık büyüklüğünü, daha önceki depremleri öngörerek, fayın boyunu, tekrarlama aralıklarını dikkate alarak söyleyebiliyoruz. Fakat şunu söyleyelim, deprem geçtikçe enerji artacaktır ve olacak depremin büyüklüğü artacaktır. Mantık bu. Ne kadar çok enerji birikirse, depremin büyüklüğü daha fazla olacaktır. Bilemediğimiz tek şey; ne zaman? Şimdi burada bu sohbeti yaparken de olabilir ve olursa 7’nin üzerinde olur, kimse de şaşırmasın ama bu deprem 5, 10 sene sonra belki 50 sene sonra da olabilir. Ama depremin bugün olmasıyla, 50 sene sonra olması arasında enerji farkı olacak. 7’nin üzerindeki herhangi bir deprem Marmara’da yıkıma ve can kayıplarına yol açacaktır. Dolayısıyla bu projenin amacı, karar vericilere bu deprem riskini bir kez daha hatırlatmak ve bunun üzerine alacak önlemlerin hızlanmasına yol açmak.”
Olası Marmara depreminde tsunami dalgalarının 2-3 metre boyunda olabileceğini ancak depremin tsunamiden daha fazla hasar ve kayba yol açacağını aktaran Özener, ayrıca Marmara Denizi’ndeki fayın kıyıya çok yakın olduğunu, erken uyarı sistemiyle 5-7 saniye önce bilgi alınıp, Marmaray, doğalgaz ve elektrik gibi kritik tesislere uyarı mesajı verebileceklerine işaret etti.
Özener, proje kapsamında deprem sonrası olabilecek hasarları tespit etmek amacıyla çalışmaya dahil edilen ve pilot bölge olarak seçilen Tekirdağ ile Zeytinburnu’nun ana fayın farklı iki yakasında olması nedeniyle seçildiğini söyledi.
Proje Koordinatörü Prof. Dr. Yoshiyuki Kaneda’nın da çalışmaya ilişkin bilgilendirme yaptığı program, Deprem Simülasyon Odası ve Deprem Parkı’nın açılmasıyla sona erdi.